MERSİN ZİRVE İLE MUNZURLARA GIZEMLİ YOLCULUK

MUNZURLARA GİZEMLİ YOLCULUK
PROĞRAM AKIŞI
30 Haziran 2022 Perşembe gece saat 22:00 Dumlupınar Lisesi önünden hareket ediyoruz.
Birinci gün 01 Temmuz 2022 Cuma sabah saat 07:30 Munzur Suyu kenarında kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltı sonrası saat 09:00 gibi bizleri bekleyen araçlara binerek kentin en kutsal inanç merkezi olan Düzgün Babanın mekanı olan dağa hareket ediyoruz. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonrasında Düzgün Baba mekanının bulunduğu dağın eteğinde bulunan Cem evinde iniyoruz. Yaklaşık 2.5 saat sürecek tırmanış ile kutsal mekanın önemli yerlerini görerek yürüyüşümüzü tamamlıyoruz. Yürüyüş sonunda kesilen kurban etinden pişirilen yemeğimizi yedikten sonra saat 14:30 gibi kutsal mekandan ayrılıyoruz. Sırasıyla ağlayan kayalar, Kutu Dere gezildikten sonra akşam saat 18:30 gibi Tunceli merkeze hareket ediyoruz. (Hava şartlarının uygun olması ve vakit olması durumunda dileyen Kutuderede yüzebilecektir.) Saat 19:30 gibi kalacağımız otele yerleşiyoruz. Akşam isteğe bağlı olarak çarşı merkezi gezilebilecektir.
Munzurlarda transa katılacak dağcılar birinci gün gruptan ayrılarak Erzincan’a Kılıçkaya köyünden Ağbaba Dağı eteğine kamp atacaklardır. İkinci gün Munzurların en yüksek rakımlı dağının (Ağbaba) zirvesine (3462 m) çıkıp transı Ovacık merkezde bitireceklerdir.
İkinci gün 02 Temmuz 2022 Cumartesi sabah saat 07:00 kalkıyoruz. Otelde kahvaltı yapıldıktan sonra saat 08:30 gibi Ovacığa kentin bir diğer kutsal mekanı olan Munzur Babaya (Munzur suyunun doğduğu kutsal mekan) gidiyoruz. Saat 11:00 gibi performansı iyi olan katılımcılarla yaklaşık 5 saat sürecek Mercan Vadisi Kırk Merdiven Şelalesine yürünecek. Yürüyüşe katılmayacaklar isteğe bağlı olarak Ovacık merkezde vakit geçirebilecektir. Saat 16:00 gibi Ovacık Munzur Babaya (Gözeler) gidilecektir. Saat 20:00 gibi Munzur suyunun kıyısında akşam yemeği yenecek ateş yakılacak yöresel müzikler eşliğinde gün tamamlanacaktır.
Üçüncü Gün 03 Temmuz 2022 Pazar sabah saat 07:00 da kalkıyoruz. Munzur Suyu kenarında kahvaltımızı yapıyoruz. Saat 09:00 gibi Ovacıktan ayrılıyoruz. Saat 11:00 gibi Tunceli merkezde alış veriş ve ihtiyaçlar için 2 saatlik serbest zaman sonrasında saat 13:00 gibi Tunceli’den ayrılıyoruz. Vakit olursa Elazığ’da Harput Kalesi, Harput Seyir terası, Arap Baba türbesi gezilecektir. Gece saat 01:00 gibi Mersinde olunacak şekilde dönüşe geçilecektir.
DETAYLAR:
Katılımcı Sayısı 46 kişi ile sınırlı olup öncelik kulüp üyelerinin olacak olup kaparo yatıracakların kesin kayıtları yapılacaktır. Katılımcılarda 2022 vize yapılmış lisans şartı aranacaktır. Araçta oturma düzeni giderken ve dönerken kura ile belirlenecektir. Gidiş dönüş yol ücreti + İki gece konaklama Ücreti+ Birinci gün öğle yemeği (kavurma ekmek) + iki kahvaltı + Düzgün Baba ya dolmuşlarla transfer ücretleri kulübümüze ait olacaktır. Bunun dışındaki giderler katılımcılara ait olacaktır.
Munzur Dağları
Toros Dağları’nın bir uzantısı olan Munzur Dağları, Erzincan’ın güneyi ile Tunceli’nin kuzeyinde yer alıyor. Volkanik kayalardan oluşan bu dağ zinciri, 3 bin metreyi aşan toplam 10 tane zirveye sahip. Bu özelliği ile Munzur Dağları, Doğu Anadolu Bölgesi’nin batı kısmındaki en yüksek dağ zinciri olma niteliği taşıyor.
Munzur Dağları’nın yüksek kesimlerinde, dağ çayırları ve kaya habitatları bulunuyor. Daha alçak kesimler ise meşe ormanlarıyla kaplı. Ovacık ilçesine yakın bir bölgede bulunan kalıntılar ise, Munzurların sahip olduğu doğal zenginliklerden sadece bir tanesi.
Munzur Dağları, bitki varlığı ile ülkemizin en zengin bölgelerinden biri. Hatta dünya üzerinde sadece burada yetişen 7 farklı bitki türü bulunuyor. Munzur Dağları, 11 kelebek türüne ev sahipliği yapması nedeniyle de uluslararası bir öneme sahip.
Olurda bir gün yolunuz buralara düşerse, Munzur Dağları’nı da mutlaka görün. Şimdiden keyifli bir tatil geçirmenizi dileriz.
Munzur Baba Efsanesi
Bugünkü Tunceli ili Ovacık ilçesine bağlı Koyunlu köyü civarında yaşayan bir ağa ve ağanın koyunlarına gitmek için yanına aldığı Munzur isminde bir çobanı varmış. Munzur’un ağası hac zamanı hacca gitmiş. Ağa hacda iken Munzur bir gün ağanın hanımının yanına gelir ve , Hatun, ağamın canı sıcak helva ister. Helvayı yaparsan ben kendisine götürürüm der. Ağanın hanımı önce şaşırır, sonra herhalde zavallı çobanın canı helva yemek istiyor, doğrudan söylemeye dili varmıyor, utanıyordur. Ağasını da bahane ediyordur. Kendisine bir helva yapayın da yesin der. Helvayı pişirir, bir bohçanın içine bağlar ve Munzur’a; -Al evladım götür der O sırada ağa hac da namaz kılmaktadır. Namaz sırasında sağa selam verirken birde bakar ki sağ yanında elinde bir bohça ile Munzur dikilmiş duruyor. Namazını bitirip Munzur’a; -Hoş geldin evladım, burada ne arıyorsun? nedir o elindeki der. Munzur da: -Ağam canın sıcak helva istemişti. Onu sana getirdim der. Elindeki bohçayı ağasına uzatır. Ağası bohçayı açar ve bakar ki içinde sıcacık helva paketlemiş duruyor. Hayretle içinde Munzur’a bir şeyler söylemek için başını çevirdiğinde birde bakar ki Munzur yanında yok Hac görevini tamamlayıp köyüne döndüğünde komşuları herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya giderler. Munzur’da , götürecek bir başka hediyesi olmadığından, bir çanağın içerisine koyunlarından bir miktar süt sağar ve bununlar ağasını karşılamaya gider. Ağa Munzur’u görünce yanındakilere: -Asıl hacı Munzurdur. Öpülecek el varsa Munzur’un elidir. Önce ben öpeceğim der ve Munzur’a doğru koşar. Munzur bu konuşmaları duyduğunda ; aman ağam Allah aşkına, Böyle bir şey olmaz. Ben yılardır senin ekmeğinle aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben sana elimi öptürmem , der ve kaçmaya başlar. Munzur önde, ağa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca başlar. Şimdiki Munzur ırmağının çıktığı ilk yere geldikleri zaman Munzur’un elindeki süt dolu çanak dökülür, ve sütün döküldüğü yerde , süt gibi bembeyaz bir su fışkırır . Bundan sonra Munzur kırk adım daha atar. Attığı her adımda bir kaynak fışkırır. Ve fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelir. Munzur’un arkasından koşanlar bu ırmaktan öteye geçemezler. Munzur da bu dağlarda kaybolur gider.
Düzgün Baba Efsanesi
Şah Haydar Seyyid Mahmud-i Hayrani’nin oğludur. Zeve yakınlarında bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanlarıyla meşgul olur.
Kışın zemherisinde keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyid Mahmud-i Hayrani “Acaba Şah Haydar bu kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar.” Diye merak eder ve Şah Haydar ile hayvanların bulunduğu yere gider. Bir de bakar ki Şah Haydar elindeki çubuğu hangi meşe ağacına değdiriyorsa o ağaç hemen yeşeriyor. Taze filizlerle süsleniyor, keçiler de bu filizlerden yiyerek besleniyorlar.
Seyyid Mahmud-i Hayrani bu durumu görünce sesini çıkarmadan geri dönmek ister. Ancak o sırada bir keçi, birkaç kez üst üste hapşırır. Şah Haydar ne oldu babam Derviş Mahmud’umu gördün ki bu kadar hapşırırsın, der ve arkasına baktığında babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini görür.
Babasına bizzat ismi ile hitap ettiği için mahcup olur. Mahcubiyetinden kaçıp halen Düzgün Baba Dağı olarak söylenen bir tepeye çıkar ve burada mekan tutar. Rivayet olunur ki Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için mahcubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen hedik veya leken varmış. Bu hediklerle Zargovit’ten Düzgün Baba tepesine kadar (Takriben 5 Km.) üç adım atmış, bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmıştır. Bu izler hala durmaktadır.
Şah Haydar bir iki gün eve gelmeyince annesi endişelenir. Durumunu öğrenmesi için Şah Haydar’ın babasına rica eder. O da yanındaki müritlerine “Gidin bakın bakalım bizim Şah Haydar ne alemde?”
Müritlerden birkaç kişi 2500 metre yükseklikteki dağın tepesine çıkıp Şah Haydar ile görüşürler. Durumunun iyi olduğunu ve herhangi bir sorununun olmadığını öğrenerek tekrar Zeve’ye dönerler. Seyyid Mahmud-i Hayrani’ye, Şah Haydar’ın durumu düzgündü, merak edilecek herhangi bir şey yoktur. Selam ve hürmet eder ellerinizden öper derler.
Bu işi düzgündür sözü dilden dile dolaşır ve asıl adı Şah Haydar olan bu zata artık bir süre sonra Düzgün Baba olarak bir isim atfedilir. O günden, bugüne Düzgün Baba olarak söylenir.
Ağlayan Kayalar
Tunceli’nin Pülümür Vadisi’nde doğal güzelliğiyle öne çıkan “Ağlayan Kayalar” her mevsim doğaseverlerin uğrak yerleri arasında bulunuyor.
Tunceli-Erzincan kara yolu üzerindeki Hılbeş Köprüsü yakınlarında bulunan kayalar, sürekli su damladığı için halk arasında “Ağlayan Kayalar” olarak adlandırılıyor.
Yazın serin havası ve çevresindeki yemyeşil bitki örtüsüyle dikkati çeken kayalar, kışın ise metrelerce yükseklikteki buz sarkıtlarıyla eşsiz bir görünüme kavuşuyor.
Yaklaşık 20 metre yükseklikteki çok sayıda kaynaktan süzülen sularla büyüleyen kayalar, yılın her dönemi çevre il ve ilçelerden çok sayıda doğa tutkununu ağırlıyor.
Pülümür Vadisi’nin büyüleyici tepeleri arasında göze çarpan kayalar, doğal görüntüsüyle ziyaretçilerinin keyifli zaman geçirmesini sağlıyor.
Munzur Vadisi Milli Parkı
Tunceli-Ovacık arasında uzanan Munzur Vadisinde, 42.000 Hektarlık bir alan 1971 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir. Türkiye’nin en büyük milli parklarından biri olan “Munzur Vadisi Milli Parkı”, Tunceli kent merkezine 8 Km. uzaklıkta başlayıp, vadi boyunca Munzur Dağlarına kadar uzanmaktadır. Kuzeyde 3300 metreye kadar yükselen Munzur Dağları, Mercan ve Munzur Suyu vadileri tarafından parçalanmıştır.
Munzur Vadisi Milli Parkı; akarsu kaynakları ve gözeler olmak üzere zengin doğal veriler, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türleri ile zengin bitki örtüsü ve yabanıl hayvan varlığı ile ülkemizin müstesna köşelerinden biridir.
Munzur Suyu ve Mercan deresinde yaygın ve yoğun olarak bulunan yöreye özgü nadir alabalık türleri, dağ keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisi adlarıyla bilinen iki tür dağ keçisi ile av kuşlarından ur kekliği yabanıl yaşamın yöreye özgü değerlerini oluşturmaktadır.
Milli parkın kuzeyinde, Munzur Dağlarının üzerinde 3000 metreye yaklaşan zirvelerde yer alan krater gölleri, Ovacık ilçe düzlüğünde gözeler ve kanyonlar ile vadi boyunca dökülen şelaleler parkın doğal değerlerini zenginleştirir. Munzur Dağlarının, Mercan Vadisine inen yamaçlarında yer alan Kırk Merdiven Şelaleleri, dar ve küçük bir vadide akan birkaç şelaleden oluşmaktadır. Suyun bolluğu, doğal çevre ve peyzaj özellikleriyle ilginç ve çekici görsel zenginlikler sunan Kırk Merdiven Şelaleleri, Ovacık kuzeyinde yaylalara çıkan güzergâh üzerinde ilk durak yerlerinden biridir.
Milli parkın, her köşesinde eşsiz doğal görünüm ve tüm yabanıl yaşam kolaylıkla izlenir. Bitki örtüsü bakımından çok zengin olan Munzur Vadisi Milli Parkı florasında 1518 çeşitli bitki tespit edilmiş olup, bunlardan 43 çeşidi Munzur Dağlarına, 227 çeşidi Türkiye’ye özgü endemik türlerden oluşur.
Milli parkta hakim ağaç türü meşe ve çeşitli türleridir. Tepeler ve yamaçlarda kayalık olmayan yerler meşe ormanları ile kaplıdır. Vadi tabanında ve su boylarında karışık olarak karaağaç, akağaç, dişbudak, çınar, asma, huş, ceviz, yabani fındık, kavak, söğüt ve çalı türlerinden oluşan zengin bir bitki örtüsü bulunmaktadır.
Milli Parkta kurt, tilki, sansar, ayı vaşak, su samuru, porsuk, sincap, tavşan, yaban domuzu ve yaban keçisi bulunmaktadır. Mağaralarda ve kaya kovuklarında yaşayan bozayı, Munzur yaban hayatının önemli büyük memelilerinden biridir.
Pülümür Çayı Vadisi
Avcı Dağlarının eteklerinden doğan ve Tunceli merkezinde Munzur Suyuna katılan Pülümür Çayı, kar sularıyla ve çok sayıda dere ile beslendiği için suyu boldur. Tunceli-Pülümür karayolunun yaklaşık 20 km. kuzeyinden başlayarak Pülümür’e kadar genelde dar ve dik bir vadide akan çayın iki tarafı zengin orman örtüsünün yanı sıra şelaleler, kayalık yamaçlar ve kanyonlardan oluşan vadi doğal veriler bakımından oldukça zengindir. Kutu dere Kırmızı köprü arasında Pülümür Vadisinin derinleştiği kesimlerde, sık sık vadi yamaçlarından akarak Pülümür Çayına ulaşan şelalelere rastlanır. Bunlar arasında Zengin pınar (Zağge) Şelalesi ve Ağlayan Kayalar suyun bolluğu, doğal çevre ve peyzaj bakımından öne çıkmaktadır. Vadi boyunca rastlanan dik yamaçlı çıplak kayalıklar, doğal peyzaj, manzara özellikleri ve çeşitli doğa sporları açısından çok çekici veriler sunmaktadır.
Kutudere
Pülümür Çayı, Erzincan’dan Tunceli’ye giden karayolunu 65km takip ederek gider ve Tunceli girişinde Munzur Nehri ile buluşur. Pülümür Çayı Nazimiye kavşağından yaklaşık 5 km sonra bir delta oluşturur. Bu bölgeye Kutu Deresi denir. Kutuderesi bölgesinde bir çok tesis ve plaj bulunmaktadır.
Bölgeyi günübirlik olarak Erzincan ve Tunceli’den gelen vatandaşlar yüzmek için ziyaret etmektedir. Bölge Tunceli merkeze kadar 20km’lik bir alanı kapsamaktadır. Bölge sadece yüzmek için değil piknik yapmak için de tercih edilmektedir. Yol üzerinde restoranlar ve çay bahçeleri de mevcuttur.
Kutuderesi Plajı, Tunceli ili ve Merkez ilçesi sınırları içerisinde yer alan Ücretsiz bir plaj olup, bağlı bulunduğu ilçenin merkezine 19.6 km mesafededir.
Munzur nehrinin en büyük kolu olan Pülümür çayı Tunceli Erzincan sınırındaki heybetli dağlardan doğar. Dere denilmesi hatalı “çay” daha doğru bir tabir. Erzincan-pülümür hattından gelen ırmak, üstünde seyrek ve yer yer sıklaşan meşeliklerin bulunduğu boz dağların arasından kıvrıla kıvrıla ilerler. Bazı yerlerde çay ‘u’ dönüşü yapar ve boz tepe sanki bir adaymış gibi görünür. kutu deresi boyunca birden heybetli dağlar yükselir ki bunların en bilineni zel dağı’dır. Kutu deresi Tunceli girişinde Munzur nehri’ne katılır ve bu yüzden Tunceli arkasında dağların yükseldiği bir yarımada gibi görünür.
ZİRVE DAĞCILIK GÜVENCESİ VE KALİTESİ İLE DOSTLARIMIZI BEKLERİZ…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


*